26.4°C,
Güneşli, Antalya
Antalyaspor'a gelir sağlanması amacıyla hayata geçirilen, sonrasında da soruşturma başlatılan hafriyat konusunu Gazeteci Vedat Gürhan bir kez daha gündeme getirdi.
Antalyaspor’un gelir kapısı olsun diye verilen Hafriyattan artık eser yok. Ve bu konuyu ele aldığımızda birilerine yazımız fena halde battı. Yetim hakkı yemekten geri durmayanlar bu denli es geçilmemeli. O yazımı gururla bir kez daha veriyorum.
Bilindiği üzere aylardır, “Yok şu dalgası, yok bu furyası. Bilmem ne operasyonu” derken tabiri caizse yaşantımız 3’ncü sayfalık haline gelmeye yüz tutmuştu.
“Bilmem ne çarkı” dahilinde bir ara Antalya’nın dillerden düşmeyen ancak çocuklara masal anlatma haline dönüşen bir de hafriyat dosyasının yapraklarında kımıldama olmuştu ki, o sayfaya parmak gitti ve orada kaldı.
Bana göre nedense sayfa çevrilmedi. Çevrilmeyince de dosya doğal olarak açılamadı. Dolayısıyla başta bende olmak üzere çoğumuzun umutla beklediği hafriyat güme mi gitti ne?
Ben çok üzüldüm.
Hatta hayal kırıklığına bile uğradım.
Neden mi?
Çünkü olay Antalyaspor’a yıllardır yapılamayan ama o yıllar geçtikten sonra da olsa birileri tarafından Kırmızı-Beyazlı ekip için, “Sabit gelir kaynağı olsun da takım yok olmaktan kurtulsun” zihniyetinin ürünüydü o hafriyat da ondan.
En azından 40 yılını o takıma veren, geçmişi yudum yudum yaşayan birisi, yani benim için.
“Kısacası Antalyaspor’un geleceğini nasıl garanti altına alabilirim” iyi niyetlerinin tamimiyle şahsi menfaat uğruna yok olup gidişinin ta kendisinden başka bir şey değildi hafriyat.
Şöyle 40 yıl öncesine gidiyorum da.,
1981-82 yılında şampiyon olup bugünkü Süper Lig’e o günün 1.Ligi’ne yükselen Antalyaspor’da başkan Halim Horasan takımı deplasmanlara götüre bilmek uğruna eşinin kolundaki bileziği rica minnet alıp kuyumcuya bozduruyor, takımı o şekilde yola çıkartıyordu.
Aynı Halim Horasan Kırmızı-Beyazlı ekibin transfer ücretlerini ödeye bilmek için Ahmet Yeşilyurt, Ahmet Trablusgarp ve Hüseyin Yılmaz gibi yöneticilerin de aralarında bulunduğu herkesi bankaya borçlanmaları yoluna gidip, kredilerle takımı ayakta tutmaya çalışıyordu.
O dönemlerde hafta sonundaki deplasman müsabakası için takımı otobüsle yola çıkartan Horasan, kendisi Antalya’da kalıp, Roma ya da Şanzelize pavyonlarının patronlarının yanlarına iskemle atıp, sabahın ilk ışıklarına kadar pavyonda elde edilen hasılatı alıp, faizini de hesaplattıktan sonra takımın ardından kendi şahsi aracıyla gidip maddi sorunu geçici olarak ortadan kaldıran kişiydi başkan.
Tüm bu yazdıklarım inanın masal değil.
Senaryo ya da hayal ürünü hiç değil.
Ta ki Antalya Belediye Başkanı Hasan Subaşı belediye başkanı oluncaya kadar.
Subaşı geldi-ki o dönemlerde geliş şekline şekline girerek konuyu amacından uzaklaştırmak istemiyor, ama onu da bir başka yazıma saklayacağımın altını çiziyorum.
Subaşı her türlü riski göze alıp önce Kırmızı-Beyazlı Kulübe tesis kazandırdı. (Hasan Subaşı Tesisleri) Sonra aynı yerde sabit kira gelirleri yarattı.
Antalyaspor onun sayesinde de uzunca yıllar pek maddi sıkıntı çekmedi desek hiç de abartmış olmayız.
Sonrasında inişli çıkışlı yönetimler desek de, doğru yönetilmelerle (Hasan Akıncıoğlu- Ali Şafak Öztürk) bir ara ekonomik açıdan istikrar abidesi takımlar arasında dahi yer aldı.
Menderes Türel dönemiyle şaha kalktı Kırmızı-Beyazlı ekip. Önce bir stadyuma sahip oldu. Türel Antalyaspor’udünya çapında örnek bir tesislerin sahibi yaptı.(Atilla Vehbi Konuk) Geriye bir tek şey kalmıştı o da sabit gelir kaynağı.
Onu da HAFRİYAT ile gerçekleştirdi.
Antalya’nın yeni stadyumunun altındaki dükkanların ve hafriyatın gelirlerini kulübe bağladı Antalya’nın dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı.. Menderes Türel.
Böylece gelecek için asla kaygı duyulmayacaktı.
Belli bir süre de zaten duyulmadı da. Ta ki geliri Antalyaspor’a aktarılması gereken o hafriyattan sorumlu olanların bunun tam tersini yapıncaya kadar.
Tersinin adı da, “Kulübü bırak, cebine bak” idi.
Hafriyatçılar odası başkanı çıktı veryansın etti, nedenlerini avazı çıktığı kadar haykırdı ama, “Ne diyor bu adam” denmedi. “Niye konuşuyor bu adam” söylemini yapanlar çok oldu. “Hafriyat yolsuzluğu” soruşturması kapsamında 30 Eylül’de düzenlenen operasyonda pür dikkat oluverdik. Ama ne yazık ki olduğumuzla kaldık.
Sahi ya, Antalyaspor’un kurtuluş projesi hafriyat konusu güme mi gitti?
Bir Antalyasporlu olarak ben bu soruyu sormayı kendimi mecbur olarak gördüm de.
Vedat Gürhan - Antalya Haber 7