Antalyaspor’un 59’uncu yılına girerken iç hesaplaşmasını kaleme alan www.akdenizmanset.com.tr Yazı İşleri Müdürü Gürkan Balcı, kulübün en büyük sorununun yönetim krizleri değil, yapısal vizyonsuzluk ve şehrin sessizliği olduğunu belirterek, çözüm için ortak akıl çağrısı yaptı
Antalyaspor’un 59’uncu yılı, kutlamalarla değil, derin bir sorgulamayla karşılandı. Çünkü kutlayacak bir tablo yok. Her sezon biraz daha borca saplanan, biraz daha yalnızlaşan, biraz daha çıkmaza giren bir kulüp var karşımızda. Yıllardır aynı filmi izliyoruz; yönetimler değişiyor, şehir susuyor, borç artıyor, vizyon daralıyor. Her yeni başkan kendinden öncekini suçluyor, her yeni yönetim günü kurtarmaya çalışıyor, ama hiçbiri gerçekten çözüm üretmiyor. Takım sahada savaşırken, tribünlerden protokol koltuklarına kadar herkes kendi çıkarının peşinde. Oysa bir futbol kulübü yalnızca top oynayan on bir kişiden ibaret değil; o, bir şehrin ortak değeri, ortak gururu. Biz bu değeri yıllardır kendi ellerimizle harcıyoruz. Kimsenin çıkıp “Yeter artık” dememesi, şehrin bu durumu sineye çekmesi, aslında en acı olanı. Çaresizce izlemek, her geçen yıl biraz daha kan kaybetmek ama yine de umutluymuş gibi yapmak… İşte bizi bugünkü hâle getiren tam da bu alışkanlık.
Düşman içeride Antalyaspor’un en büyük sorunu dışarıda değil, içeride, tam da kalbinde. Çünkü asıl düşman futbolcuların ayağında değil; protokolde oturanların zihninde. Yıllardır kulüp, küçük hesap yapan, koltuğa yapışmış insanlara teslim edilmiş durumda. Para koymadan patronluk taslayanlar, kendi çevresine çıkar sağlayanlar, şehre yatırım yapmak yerine kendi cebini düşünenler… Onlar için Antalyaspor bir vitrin, bir prestij aracı. Bu yüzden kulüp her sene biraz daha yıpranıyor, her kriz biraz daha ağırlaşıyor. Ve en kötüsü, buna herkes alıştı. Taraftarlar bölünmüş, şehir ilgisiz, iş insanları uzak. Oysa bu kulüp bu kadar sahipsiz bırakılmayı hak etmiyor. Herkes sustuğu için her yanlış biraz daha cesurca yapılabiliyor. Herkes gördüğünü söylemediği için her yanlış biraz daha kalıcı hâle geliyor. Ve her yeni yönetim, biraz daha derine batmak için hazırlık yapıyor. Sessizlik, bu kulübün en büyük yükü hâline geldi.
Kandıranlar, kandırılanlar ve sadece bakanlar Bugün yine aynı şeyleri duyuyoruz: “Borç çok, yatırımcı gelmiyor.” Doğru ama eksik. Kim güvenip de gelsin? Ortada ne şeffaflık var ne sistem ne de hesap verebilirlik. Yatırımcı dediğiniz parayı koyar ama bunun karşılığında ne alacağını görmek ister. Oysa burada gördüğü şey birbirini boğan yöneticiler, günü kurtarmak için yapılan göstermelik hamleler ve şehrin kayıtsızlığı. Borcu kapatacağını söyleyenler ertesi gün faturayı bir sonrakine bırakıyor. Taraftarlar bile artık inanmıyor, umudunu kaybetmiş durumda. Şu sorunun artık yanıtını vermek zorundayız: “Bu kulüp kimin?” Birkaç kişinin elinde oyuncak mı, yoksa bu şehrin ortak onuru mu? Çünkü cevap hâlâ verilmediği için, herkes birbirini kandırıyor, kulüp ise can çekişiyor. Kimi üç günlüğüne kahraman oluyor, kimi üç yıldır yalnızca seyrediyor. Olan ise sadece Antalyaspor’a oluyor.
Şehir artık uyanmalı Son olarak bu şehir artık aynaya bakmalı. Antalyaspor yalnızca bir futbol takımı değil; bu şehrin ruhu, tarihi, gururu. Ama bir şehrin ruhuna sahip çıkmak için gerçekten cesaret lazım. Şimdi hâlâ zamanımız var; hâlâ yatırımcı ikna edilebilir, hâlâ borçlar yapılandırılabilir, hâlâ umut tazelenebilir. Ama önce şehir “Bizim” demeyi öğrenmeli. Sadece maç günü forma giymek, sosyal medyada birkaç paylaşım yapmak yetmez. Hesap sormak, katkı vermek, istemek gerek. Şimdi bu sessizliği bozmanın tam zamanı. Çünkü sessizlik sürdükçe kulüp eriyor. Çünkü bugünün borcu yarının çöküşü oluyor. Bursa ve Eskişehir gibi olmamak için bugünden hareket etmek zorundayız. Tribünlerden protokole kadar herkes artık şunu anlamalı: Yarın çok geç olabilir. O gün geldiğinde, bugün susanlar utanacak. İşte bu yüzden tam şimdi, tam bugün harekete geçmeliyiz. Antalyaspor’un geleceği, yalnızca yönetenlerin değil, hepimizin sorumluluğu.
Gürkan Balcı - Akdeniz Manşet