Antalyaspor’daki başkanlık istifasını değerlendiren gazteci Gürkan Balcı, teknik direktörsüz, kampı belirsiz ve transferi kilitli bir kulüpte asıl sorunun koltuk değil, yönsüzlük olduğunu ifade etti.
İstifanın gölgesindeki hesap Sinan Boztepe giderken duygusal değil, hesaplıydı. Hedefi belliydi: Antalyaspor’daki yapay düzenin karton kutular gibi devrildiğini herkes duysun, bilsin istiyordu. 8 milyon Euro bütçeyle sezona hazırlanacak, sponsorlarla imzalar atılacak, tecrübe sahibi teknik direktörle yola çıkılacakken; bu planların bozulmasının nedeni olarak gösterdiği müdahaleler sadece dışarıdan değil, doğrudan içeridendi. Transfer görüşmelerinin sabote edilmesinden, oyunculara fiyat artırmak için telefon açanlara kadar birçok örnek verdi. Bu artık bir istifa değil, bir ifşaydı. Ama burada asıl sorulması gereken şu: Boztepe’nin bıraktığı boşluk, yalnızca bir başkanlık makamı mıydı yoksa içinde uzun süredir birikmiş cesaretiyle açtığı gerçeklik yarığını kim kapatacak? Şu kesin ki, Antalyaspor bu saatten sonra şeffaflık olmadan yönetilemez. Kimsenin, masa başı hesaplarla kulüp planlamasını sekteye uğratmaya hakkı kalmadı.
Mustafa Ergün hazır mı? Sinan Boztepe’nin açıklamaları arasında en dikkat çeken bölümlerden biri de, adını açıkça andığı Mustafa Ergün’e dair söyledikleriydi. Birlikte yola çıkan ama süreç içinde farklı yönlere bakan bu iki ismin karşıtlaşması, kulüp içindeki güç çatışmasının da sembolü oldu. “Bana bir yıl daha devam et dedi, sonra seçimli genel kurul istedi” diyen Boztepe, sadece hayal kırıklığını değil, aynı zamanda açık bir güvensizlik duygusunu da dışa vurdu. Ve şimdi sahne sırası Mustafa Ergün’de. Peki, gerçekten bir planı var mı? Sadece genel kurula gitmekle, sadece yeni bir yönetim belirlemekle bu kriz aşılabilir mi? Kulübün teknik direktörü yok, kamp tarihi kapıda, transfer süreci durmuş, borçlar ortada. Şayet bu istifa organize bir planın parçasıysa, o planın şeffaf bir şekilde kamuoyuna açıklanması gerekiyor. Aksi halde ortaya çıkan manzara, sadece bir başkanı değil, bütün bir yönetim aklını kaybetmiş bir yapının fotoğrafı olarak kalır. Mustafa Ergün ve arkadaşlarının bu tabloyu değiştirecek bir vizyonu olup olmadığı, önümüzdeki haftaların en kritik sorusu olacak.
Kulüp geçmişi unutmaz Antalyaspor’un hafızası güçlüdür; isimleri, söylemleri, kim gerçekten emek verdi, kim sadece gölge etti… Bu şehir bunu unutmuyor. Boztepe’nin, hatalarıyla ve doğrularıyla iki yılı arkasında bırakırken yaptığı şey aslında sadece istifa etmek değil, bir dönemin muhasebesini yapmaktı. Elbette eleştirilebilir; Jehezkel ve Bytyqi gibi hatalı kararlar, zaman zaman iletişim kopuklukları yaşanmış olabilir. Ancak bu istifanın arkasında yatan asıl şey, sistemin kendisidir. Bugün Boztepe gitti, yarın bir başkası gelir. Ama sorun aynı kalırsa, geleni de götüren yine aynı mekanizmalar olur. Antalyaspor’un artık ne zamana yayılmış plansızlığa ne de kişisel hırsların kulüp menfaatlerinin önüne geçtiği yönetim tarzlarına tahammülü kalmamıştır. Bu saatten sonra yapılacak her hamle, ya bu kulübü düzlüğe çıkaracak ya da daha da kaotik bir sürece sürükleyecektir. Kırılanın yerine ne konacağı, bu şehri gerçekten düşünenlerin ne kadar samimi olduğuyla doğrudan ilgilidir.
Plan nerede? Bugünden sonra en kolay şey konuşmak, en zor olan ise sorumluluğu üstlenmektir. Yönetim boşluğunu sadece isimlerle, unvanlarla doldurmak bu kulübü ayağa kaldırmaz. Çünkü artık bu şehir, kimin ne söylediğine değil, ne yaptığına bakıyor. Sinan Boztepe giderken yalnızca bir dönemi kapatmadı; aynı zamanda herkesin önüne bir hesap bıraktı. O hesapta sorular açık: Kim, neyi üstlenecek? Kim, hangi krizi nasıl yönetecek? Bugün “devam ediyoruz”, “çalışıyoruz” demekle yetinenler, gerçek çözüm sunmadıkça kulübün içinde bulunduğu tıkanıklığı daha da derinleştirmekten başka bir şey yapmayacaktır. Antalyaspor artık günü kurtaran reflekslerle değil, uzun vadeli, şeffaf, hesap verebilir bir modelle yönetilmek zorundadır. Mustafa Ergün ve ekibinin bir planı varsa şimdi tam zamanı. Aksi hâlde, Boztepe'nin bıraktığı sözler yalnızca bir veda değil, bir sonraki çöküşün önsözü olarak hafızalarda kalacaktır. Bu saatten sonra o masaya oturacak olan herkesin, o koltuğun sadece yetkisini değil, ağırlığını da taşıması gerekir. Çünkü artık bu şehir mazeret değil, çözüm görmek istiyor. Sinan Boztepe’nin istifasıyla birlikte Antalyaspor sadece bir başkan kaybetmedi; yıllardır görmezden gelinen, halının altına süpürülen tüm çarpıklıklar artık örtülemez hale geldi. A.Ş. ile dernek yapısı arasındaki yetki karmaşası, kulübün içinde yıllardır kabaran sessiz bir deprem gibi bekliyordu ve sonunda yüzeye çıktı. Boztepe, giderken arkasında diplomatik cümleler değil, sert, doğrudan ve hedef gösteren açıklamalar bıraktı. “Para harcamayanlar patronluk taslıyor, emek verenler dışlanıyor” cümlesi, bu kulübü yıllarca kulis odalarında yönetmeye çalışan ama sahadaki taşın altına elini koymaktan kaçınan zihniyeti tanımlamak için yeterli. Transferlerden sponsorluklara, projelerden sportif planlamaya kadar her şey bir avuç kişinin omzundayken; diğerleri yalnızca plan bozmakla, masa başında ağırlık oluşturmaya çalıştı. Artık bu çarpık yapıyı sürdürmenin ne kulübe faydası var ne de şehre. Gerçekler konuşulmadan, kimse bu enkazın üzerine gelecek kuramaz.
Gürkan Balcı - Akdeniz Manşet