22.3°C,
Parçalı Bulutlu, Antalya
Antalyaspor'da alınan kötü sonuçlarla birlikte eleştiriler devam ediyor. Lider Gazete Başyazarı İbrahim Okumamış, Teknik Direktör Erol Bulut'u eleştiren bir yazı kaleme aldı.
Başlığı yazımın her satırını okudukça ne anlama geldiğini anlayacaksınız. Ben öncelikle konumuzun Antalyaspor ve Teknik Direktör Erol Bulut olduğunu belirteyim.
Sevgili dostlar, hepimiz biliriz ki evde akşam yemeğini hazırlayan annelerimiz aynı zamanda en iyi aşçıdır. Evde ne varsa, o malzeme ile en iyi yemeği en lezzetli şekilde yapar.
“Şu yok, bu yok...!” diye hiç sızlanmaz. Rahmetli annem de öyleydi. Muhtemelen hepinizin annesi de aynıdır. Hayatımda gördüğüm en iyi aşçılar anneler, yani evin teknik idarecileridir!
Şimdi konuyu Antalyaspor’un mutfağına ve Teknik Direktörü Erol Bulut’a getireyim. Bir takımın teknik direktörü olmak demek, tıpkı annelerimiz gibi eldeki malzeme ile en iyi yemeği hazırlayıp sunmaktır.
Bir başka deyişle, eldeki kadronun (futbolcuların) kalitesi, yaş ortalaması, geçmişi ve kapasitesi bellidir. Anlaşma yapılırken herkes bunun farkındadır. Çünkü bir teknik adam bunu bilerek göreve gelir.
Mutfaktaki malzeme belli. Hangi yemek yapılacağına teknik adam (aşçı) karar verir. Tam yemek pişmiş, sunumu yapılmışken “Malzeme kötü, benden bu kadarını becerebildim” demek yanlıştır. En iyi tabirle beceriksizliğin üstünü örtmektir.
Bu sözlerim Erol Bulut’a. Malzemeyi biliyordun. 13 Ekim’de göreve geldin. 19 Ekim’de Gaziantep, 26 Ekim’de Başakşehir, 29 Ekim’de Bursaspor (ZTK), 3 Kasım’da Eyüpspor ve 8 Kasım’da Beşiktaş maçlarında takımın başına çıktın.
Milli ara hariç bir aya yakın zamandır da mutfaktasın. Madem beceremeyecektin, o şef önlüğünü giymeyecektin. Burası MasterChef yarışması değil ki!
Evet sevgili dostlar, Antalyaspor kötü sonuçlar aldıkça Erol Bulut yeni yeni bahanelere sarılıyor. Zaten bu takım kötü gittiği için seni göreve getirdiler. Bahane değil, çözüm üretmesi gereken ne yönetim, ne futbolcular, ne medya ne de taraftarlar. Sensin arkadaş, sensin!
Önce çıkıp takımın kapasitesinin yetersiz olduğunu söyledin. Ardından takımda CASUS/HAİN olduğunu iddia ettin. Baktın olmuyor, topu medyaya attın. Şimdi Beşiktaş maçından sonra çıkıp faturayı futbolculara kestin. Herkes suçlu, sen evliyasın öyle mi?
İyi bir aşçı, yetersiz malzeme ile en iyi ve en lezzetli yemeği yapıp sunabilendir diyorsak, Erol Bulut da bunu yapabilmeliydi. Formda olan bir Guaye ve Strome’u hangi gözle yetersiz görüp kadroya almadı, anlayabilmiş değiliz.
Bana göre Antalyaspor, puan ve sıralama olarak çok dert edilecek noktada değil gibi görünse de bu görüntü sanal ve yanıltıcıdır. Kolay maçlardan puan çıkarılsaydı, sıralama dert olmayabilirdi. Ama fikstür artık aleyhe işliyor.
Bak Erol efendi; sen bahane üretecek konumda değilsin. Senin işin bu takımı derleyip toparlamak ve hazır hale getirmektir. Yaptığın açıklamalar, zaten mental olarak kötü durumda olan oyuncuların motivasyonunu iyice bozmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Şimdi Teknik Direktör Erol Bulut’un söylediklerine bir bakıyorum da, “Üslûb-u beyan ayniyle insan” sözünü hatırlatıyor. Bunun anlamı; konuşma üslubu, kişinin kendisini yansıtır. Ya da kap içinde ne varsa onu sızdırırmış. Mevlânâ da bu gerçeği şöyle belirtmiş: “Testinin içinde ne varsa dışarıya o sızar.”
İnsan ne ise, kişiliği nasılsa öyle konuşur; konuşma tarzı kendini dışarıya yansıtır arkadaş. Üslubumuz bizi anlatır, bizi ifade eder ve bizi tanımlar.
Bir Çin atasözünde denir ki: “Başımızı derde sokan sadece iki şey vardır; susmamız gereken yerde konuşmak ve konuşmamız gereken yerde susmak.” Erol Bulut’un ortaya attığı AJAN/CASUS/HAİN iddiası sanırım bu sözle birebir örtüşüyor.
Konuyu Yunus Emre’nin, “Söz ola kese savaşı // Söz ola kestire başı // Söz ola ağulu aşı // Bal ile yağ ede bir söz” dizeleriyle tamamlayayım.
Tabii bu yazdıklarımdan Başkan Rıza Perçin ve yönetimi de gerekli dersi almalı.
Bilmem anlatabildim mi?
İbrahim Okumamış - Lider